Ben Bir Ağacım!

Zeynep Buket Akdeniz
2 min readMay 11, 2021

--

Ben bir ağacım!

Sanmayın ki bir yağmur tanesiydi beni büyüten. Sanmayın bulutlar örttü de serpildim gökyüzüne. Küçük, yaş bir tohumdum ben, karıştım sessizliğe.

“Yaşadığımız her şeyi yalnızca yaşamamız gerektiği için yaşarız.” diye fısıldandı sağ kulağıma, adım bu sandım. Adım yokmuş meğer benim. Ben bir ağaçmışım; serpildim gökyüzüne, küçük bir tohumdum ben karıştım sessizliğe.

Parmaklarım ağırlaştı önce. İnce ve cılız bir iniltiyle bağlandım yeryüzüne. Çıktım rahimden rüzgara, çıktım tohumdan toprağa. Adım yokmuş benim. Adımı ilk kez yeryüzünde işittim.

Kabuğumdan akan kanıma kadar bir özle donattı Tanrı beni. Biraz sıksam yeşilimsi bir beyaz süt akacaktı içimden. Onunla büyüdüm, onunla nefes aldım ben. Damarlarımdan aktı öz suyum ver her bir uzvum tomurcuklandı önce. Küçük yapraklarla dolandım, aydınlandım, ışık saçtım. Yapraklarım ısıttı beni, onlara sarıldıkça mevsimler geçti. Mevsimler geçti, ben büyüdüm. Ben büyüdükçe terk etti yapraklarım beni. Terk edilmek nedir bilir misiniz dostlarım? Yağmur sanki hiç soğuk değilmiş gibi, bir de çırılçıplak kalırsınız gecenin ayazında. “Güneş doğsa da ısınsam.” dersiniz, ne güneş doğar, ne kalbiniz çiçek açar. Ölmekle, solmak arasında kalırsınız. Kalınlaşır, güçlenirsiniz ve güçlendikçe daha büyük yapraklar donatır etrafınızı Çiçeklenir, genişlersiniz.

İşte o an anladım. Terk edilmek değildi kaderim. Bağlanmaktı ölümüne toprağa. Ölümüne yaşamaktı meselem. Bu yüzden üstadım şiir yazmıştı adıma: “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür.” diyordu Nazım, “Ve bir orman gibi kardeşçesine.” Bu hasret bizim mi dostlarım, bu hasret bizim mi? Ben ne zaman sevsem gider mi yapraklarım böyle, ben ne zaman alışsam renkli yaldızlı çiçeklere, dökülür mü onlar hep? Olsun, kabulümdür. Yaşadığımız her şeyi yalnızca yaşamamız gerektiği için yaşarız, demiştik. Unutmadım.

Güz soldurdu yapraklarımı. Gece oldu, kar yağdı. Beyaza büründü sırtım. Ben yapayalnız, ben çırılçıplak. Donmak üzereyken güneş açtı alnımda. “Ben bir ağacım.” dedim usulca. Kardelenler nasıl yaşarsa beyaz aynada, ben de yaşarım. Aynı topraktan gebe kaldık biz, aynı yıldızlarla konuştuk. Bir kardelen değildim elbette ama kök salmıştım toprağa, ölümüne yaşamaya söz vermiştim ben.

Güneş yükseldikçe buz tutan suyum ısındı. Dallarım ışıdı. Beyaz su ince ince döküldü üstümden. Bahar geldi ve bir kez daha çiçeklerle dolandım. Bir çocuk yaklaştı yanıma sonra. Baktı kahverengi gözleriyle, dokundu gövdeme. Parmaklarından akan ışığı hiç bir zaman unutamam dostlarım. Ben böyle bir sevgiyi daha önce yaşamadım.

Günler kovaladı ardı sıra çocuğu. Geceler aktı, yıldızlar kaydı. Ne çare, ben yaşlanmaya devam ettim. “Yüzyıllarca yaşayacaksın.” demişlerdi bana, onu anımsadım; üstada selam gönderdim “Yaşamak bir ağaç gibi…” dedim ve ekledim son nefesimle “… ve bir orman gibi kardeşçesine. Bu hasret bizim.”

Bir ağaçtım ben, kök saldım toprağa da hayat oldum, nefes oldum. Ölümüne yaşadım önce, savaş verdim gündüz ve geceyle. Soğuğa direndim, sıcağa aldırmadım da yaşamaya çalıştım. Bir ağaçtım ben dostlarım, şimdi bir orman oldum.

Okyanusun ötesinde görüşmek üzere…

--

--