Sevgili Günlük — 2

Zeynep Buket Akdeniz
5 min readAug 18, 2021

--

Sevgili günlük,

Elime kalbime götürdüm ve şöyle dedim:

“Korku katilidir aklın. Korku, mutlak yıkım getiren küçük ölümdür. Korkumla yüzleşeceğim. Onun etrafımdan ve içimden geçip gitmesine izin vereceğim. Ve geçip gittiğinde, onun izlediği yolu görmek için iç gözümü kullanacağım. Korkunun geçtiği yerde hiçbir şey olmayacak. Yalnızca ben kalacağım.”

Bene Gesserit duası, Dune

Durduramadığım; devleşip, ucu bucağı olmayan bir canavara dönüşen korkum takıldı peşime bu iki hafta. Her yerdeydi, hep benimleydi, hep peşimdeydi.

Yaşadığım bu kaygı bozukluğunu ilk kez yaşamıyorum. Ve aslında tanıdık, bilindik bir eski dost olmasına rağmen yaratacağı kaosu da öngörüyorum. Bu kaygıyı güçlendiriyor.

Nasıl hissettim?

Hissettiğim duygunun adı korku. Korkunun ardından peşi sıra gelen yas, travma sonrası stres bozukluğu ve kaygı bozukluğu.

Özellikle geçtiğimiz haftalarda yaşanan orman yangınlarıyla birlikte deneyimlemeye başladığım ekolojik yas, üstünü bir daha açmamak üzere örttüğümü sandığım duygularımı uyandırdı. Yiten giden canların, ekolojik düzenin ve hayallerimizin kaybıyla yaşadığım derin güvensizlik ve bir başınalık bende geri doldurulamaz gedikler açtı. Bunu görüyorum, bunun farkındayım. Bu kaybın yerini doldurmaya, iyileştirmeye çalışmayacağım. Kendimi, sorumluluğumu, bize düşen her adımı bilmek ve hatırlamak istiyorum. Bir başımayım ama birlikteyiz. Biliyorum. Dayanışıyoruz.

Yas, yanında kaygıyı da getirdi; güvende değilim, yalnızım, kendimi tek başıma korumak zorundayım, öyle yalnızım ki kimse beni sevmiyor, değersizim, çok şanssızım, depresyona yeniden gireceğim, bu kez depresyonu atlatamayacağım, hayatımda her şey yolunda gitse bile ailemi günün birinde kaybedeceğim, ben onlarsız yapamam, yalnızım öleceğim çünkü değersizim.

Merhaba kaygı bozukluğu. :)

Uzun bir süredir, anksiyeteyle yaşayabilmeyi öğrenmiştim. Anksiyetenin kulağıma fısıldadığı her sözü, her cümleyi kendimden ayırabiliyordum. “Anksiyete konuşuyorsa, doğru söylemiyor. Asla onun söylediği kadar kötü olmayacak.” diyebiliyordum. Oldukça etkiliydi de.

Ama bu kez farklıydı. Bu kez çok farklıydı. Çok güçlüydü. Ve hala çok güçlü. İçimi rahatlatan tek şey; tek başıma baş edemediğim noktaya gelirse bana elini uzatacak çok fazla kişi var hayatımda. Terapistim haklıydı; arkadaş seçimlerimde doğru tercihler yapmıştım. Onların ve ailemin varlığı hayatımda çok büyük bir şans.

Peki biraz ekolojik yası tanıyalım mı?

Yas için: “İnsanın kayıplara verdiği doğal ve evrensel bir yanıttır.” diyebiliriz aslında. Ekolojik yas için de: “Ekolojik yas, araştırmacılar tarafından çevresel değişimler nedeniyle ormanların, anlam taşıyan bölgelerin, ekosistemin ve canlıların gördüğü zarardan ve onları kaybetmekten dolayı duyduğumuz üzüntüden dolayı ortaya çıkan yas olarak tanımlanıyor.” diyebiliriz.

Psikologlar ekolojik yası Kübler-Ross Modeli olarak bilinen yasın evreleriyle açıklarlar. Elbette herkesin duyguları biricik, herkesin yası deneyimleme şekli çok farklı. Ancak yas sürecinin aşamalarını tanımak, yaşadığımız duyguları isimlendirmek ve karşı karşıya gelmek iyileşmek için büyük bir adımı oluşturuyor.

1.Aşama: İklim değişikliğini reddetme
2.Aşama: Kızgınlık
3.Aşama: Pazarlık yapma ya da iklim değişikliğinin olası iyi yönlerine odaklanma
4.Aşama: Depresyon
5.Aşama: Durumu kabullenme

Konuyla ilgili sizi daha fazla sıkmadan direkt alıntı yaptığım Aposto’un içeriğine yönlendirmek istiyorum.

Ayrıca daha önceki yazılarımda, yaşadığım travma sonrası stres bozukluğu ile birlikte hayatıma kazandırdığım öz şefkati anlatmıştım. Öneri kitaplarla birlikte kendi deneyimimi açıklamıştım. Onları da incelemenizi öneriyorum:

Senin İçin Ne Yapabilirim?
Duygulara Yer Açmak

Ne okudum?

DUNE

Henüz tamamladım. Ama okuduğum en iyi 5 kitap arasında yer buldu bile. :)

Dune için, 20. yüzyılın en epik mesih anlatısı, diyorlar. Bence, haklılar. Kitap, tamamı çölden oluşan ve çok özel bir baharat olan melanjın ana kaynağı olan Arrakis’in işgal hikayesi diyebilirim. Aslında işgal ve çöl mesihinin; Muad’Dib’in hikayesi.

Kitaba sadece fantastik veya bilim kurgu romanı demek haksızlık olur. İçerisinde derin politik ve sosyolojik analizler yer alıyor. Hatta bir noktada Arrakis’in, yani Dune’u Orta Doğu olarak okumak da mümkün.

Hatta güzel bir haber de vereyim: Ekim 2021’de kitabın filmi de gösterime giriyor. Heyecanla bekliyoruz. :)

Ne izledim?

Palm Springs

Özellikle başrolde Brooklyn 99 ile tanıdığım Andy Samberg ile HIMYM ile tanıdığım Cristin Milioti’yi görünce izleme listeme direkt almıştım. Ama iki yakın arkadaşımla birbirimize birlikte izleme sözü verdiğimiz için aylardır büyük bir merak ve hasret ile izleme gününü bekliyordum. :D Ve sonunda izledik.

Film, bir günde hapsolan Nyles ve Sarah’ın hikayesini anlatıyor. Bu noktada Russian Doll’un konusuna da birazcık benziyor.

Eğer, farklı bir simülasyonda, bir bad place içinde, sırf bana eziyet olsun diye kötü hatıraları olan bir günde sıkışıp kalsaydım; bu insan içinde öfke krizine girdiğim hayatımın en kötü AVM günü olurdu.

Ne dinledim?

Hepinize El Salladım/Adamlar — Müzik Grubu

Eğer son 2 senem bir şarkı olsaydı, bu olurdu! Diyor ki:

Zor zamanlar olur
Nasıl çıkarsan içinden
Omurgan öyle şekillenir
Beni sorarsanız
Bazen cennet yeri
Bazen cehennemin dibi
Evim gibi

Bir akşam üstü yuvarlandım yerlerde
Bir akşam üstü sarıldım kendime

Bu Mu Yani? — Podcast

Tamamen tesadüfen karşıma çıkan bu kanal, bir noktada kendimle sohbet etmeme de olanak sağladı.

Hayata dair, deneyimlenebilen her şeyi konuşup, tartıştışıyorlar. Sosyal medya kullanımı, minimalizm, karantina, ilişkiler, mutluluk vb.

Ve hatta güzel bir haber daha vereyim, ben de podcast yayınına başlıyorum. Yakın zamanda detaylarını paylaşacağım.

Neleri deneyimledim?

Buhranlarımdan fırsat kaldıkça özellikle kitap okumaya ve içerik yazmaya devam ettim.

Hatta Wiser isimli sosyal medyaya giriş yaptım. Şimdilik öz şefkat ve sürdürülebilirlik konularında 2 kürasyon yayınladım. Özellikle okuduğum, öğrendiğim deneyimleri aktif olarak paylaşmak istiyorum. Follow me! :)

Minik bir tatil yaptım. Yedigöller ve Abant’ı ziyaret ettim. Öyle güzel, böyle yerleri öyle özlemişim ki. Eskiden Uludağ’da hiking turlarına katılırdım. Saatlerce, kilometrelerce yürürdüm. Düşerdim, kalkardım, kayardım. Ama hayatımın en güzel manzaralarına da böyle şahit oldum. Pandemi ve İstanbul’a taşınmam bunu biraz aksattı. Umuyorum ki tez zamanda kendimi yeniden dağlarda, ormanlarda elimde batonla yürürken bulurum.

Genel olarak zor bir 2 hafta geçirdim. Ama elim hep kalbimde. Kendimi asla bir daha yalnız bırakmayacağıma, depresyona yeniden girsem bile yardım isteyeceğime söz verdim.

Ve yeniden Güneş Yerinde Her şey Yolunda, diyorum.

--

--