Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Şeyler Var — Kötülük, kader, anlam ve ölüm üzerine

Zeynep Buket Akdeniz
3 min readMar 18, 2022

--

Uzun zamandır yazmayı düşündüğüm ama kafamda öylece dolanan fikirleri bir araya getiremediğim için aylardır atıl şekilde Medium hesabım beni beklemekteydi.

Peki ne değişti? Neden bunca birikmelerde, bugün taşma noktasına geldim?

Kötülük, kader, anlam, ölüm. Bu dört kelime, mahşerin dört atlısı gibi haftalardır hatta aylardır peşimde çünkü.

Daha önce söyledim mi, hatırlamıyorum. 2016–2019 yılları arasında ağır depresyon yaşıyordum. 1 seneye yakın hekim desteği de aldım. O dönem beni depresyona kilitleyen düşüncem; “Ben hak etmiyor muyum?” sorusuydu. “Mutlu olmayı, hayallerimi yaşamayı, aşık olduğum kişi tarafından da aşık olunmayı hak etmiyor muyum?”

Sahi, hak etmiyor muydum? Hak etmediğime, yanlış ve bozuk yaratıldığıma, Yaratıcı tarafından sevilmediğime ve hatta unutulduğuma öylesine emindim. Bu hayatta daha fazla var olmak için pek bir sebep de bulamıyordum.

Ama sonra bu sorularıma verdiğim yanıtlar değişti. “Olur mu öyle şey!” dedim kendime. “Neden hak etmeyeyim ki? Ayrıca ne varmış canım, bu denli toksit ilişkiler herkesin başına gelir, herkesin hayal kırıklıkları vardır. Benim yolum bana özel. Önemli olan da bu.” diyebildim. Bu düşünce hayatımı kurtardı, depresyondan çıkarttı. Adım adım iyileştirdi. Hatta iyileşirken kalbimin sesini dinlemek pek bir tatlı gelmişti. Ve hatta kalbimin sesini dinlediğim için hayatın beni ikinci şanslarla ödüllendirdiğini düşünüyordum. Heyhat! Ne büyük yanılgı. 26 yılımın en büyük terk edilişini ve ardından o büyük yas döneminin geleceğini, nereden bilebilirdim. Hatırlamak hala bile yüreğimi en derinden acıtıyorken; yaşarken, tam da o an, nasıl bir acı hissettiğimi kelimelere dökemem.

Buna hep orman yangını dedim. Sanırım en iyi metafor bu oldu. İçinde güvenle yaşadığım, nefes aldığım, hayat bulduğum ormanın ben içerdeyken bir anda alev alması ve her şeyin küle dönmesiydi. Bana hayat olan ormandan can havliyle nasıl kaçtığımı, kaçarken yaralarımı nasıl sardığımı, yaşadığım bu dehşeti anlatmak, ifade etmek zor. Ve bu gün, o kül olmuş orman gözle görülmeyecek kadar uzakta ama vücudumda yanık izleri hep baki.

Evet, nereden gelmiştim bu konuya. Kötülük, kader, anlam ve ölüm diyordum. Orman yangının üstünden, gerçekten “İyileştim.” diyebileli 1 buçuk sene geçti. İyileştim belki ama geri dönülmeyecek şekilde de değiştim. Değiştiğim, dönüştüğüm bu kadını çok ama çok sevdim. Sanki dünyadaki bu 28 yılımın en iyi hali gibi; kendine karşı artık daha duyarlı ve daha şefkatli.

Yine de hayatı sevmeyi becerebildiğimi söyleyemem. Yaratıcının sonsuz, şüphesiz sevgisi ve merhameti altında da kuşatıldığımıza sanırım artık inanmıyorum. Ve oldukça eski bir soruyu gündemime koyuyorum:

Tanrı mutlak iyiyse, kötülüğü neden yarattı? Tanrı mutlak iyiyse neden haftalarca ormanlarımız yandı? Neden savaşlar çıktı da masumlar katledildi? Neden hayvanlar birbirlerini ve hatta neden insanlar hayvanları avlıyor? Neden Tanrı beni sevmiyor? Neden bana oldukça acı ve zor yollarla bir şeyler öğretmeye çalışıyor? Tabii gerçekten amacı buysa!

Peki gerçekten amacı ne?

“Benim bu dünyada bir var olma sebebim var.” diyordum. “Bir şey arıyorum. O şey de beni arıyor.” diye düşünürdüm. Bu beni hayata bağlar, yaşadığım olaylara bu pencereden bakmamı sağlardı. İçimi soğuturdu. Hayatı kendime bir öğretmen olarak görmeme yol açardı. Aklımı kaybetmemi engellerdi.

Ama ya kendimi kandırıyorsam? Ya bir anlam yoksa? Ya “anlam” dediğimiz, abarttığımız, uydurduğumuz bir şeyse ve aslında dünyada kendi anlamımızı (eğer istersek) kendimiz yaratıyorsak? Ya yaşadığım acının bir sebebi yoksa? Ya Tanrı sadece yapabildiği için bunu yapıyor, beni acılar içinde bırakıyorsa?

Bilmiyorum. Bilemiyorum.

Ama kalbimin kırık olduğunu biliyorum. Bu hayatı sevmediğimi ve eğer imkanım olsaydı, biri bana “Bu kapıdan çıkınca bu evrende asla var olmamış olacaksın.” deseydi, o kapıdan direkt çıkacağımı biliyorum. Santiago’nun bile bir noktada yolu bitmiş, hazinesini bulmuşken, benim her seferinde bir şeyleri tekrar tekrar kaybettiğimi biliyorum.

Yaşadıklarımdan öğrendiğim şeyler var. Bugün, bu dünyada 28 sene var olmuş bir kadın olarak, dünyayı sevmeyen bir dünyalı olarak, anlamı aramayı bir kenara bırakıp yaşayabildiğimi yaşamam gerektiğini düşünüyorum.

Bakalım, bu kez yol beni nereye götürecek?!

Okyanusun ötesinde görüşmek üzere…

--

--