Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Şeyler Var — Şeytanlarımla Yüzleşmek

Zeynep Buket Akdeniz
3 min readJun 9, 2023

--

“Olduğum gibi kim görebilir beni? Ne rengim var benim, ne nişanım. Benim de bildiğim sırlar var diyeceksin ama hem o sırlarım ben, hem de o sırları saklayanım. Bu gönül ne vakit durulacak bilmem. Ama şu anda hiç kımıldamadan duran da benim, yürüyüp giden de ben. Ben bir denizim, kendi varlığı içinde taşan. Uçsuz bucaksız, alabildiğine geniş, kıyısız, hür bir deniz.” Rûmî

Uzun bir süredir mutsuzluğumdan dert yanıyordum. Bilen bilir; yüzüm asıktı, göz altlarım mordu ve umutsuzluk elbisesini sırtıma gezmiş dolaşıyordum.

Bu gibi duygular beni 2017–2018 yıllarında yaşadığım depresyonu hatılattığı için çok kaygılandırıyor. Aynı günlere dönmekten ölümüne korkuyorum. Ama dönmeye başlamıştım. Durduramadığım ve kontrol edemediğim bir hızla yuvarlanıp sağa sola çarpıyordum.

Tüm bu buhranların üstüne 6 Şubat’tan bu yana yaşadığım kayıplar, tutamadığım yas, daha iyi bir hayatın hayalini seçimlerle çöpe atmamız beni karşı koyamadığım bir karanlıkla baş başa bırakmıştı.

Geceleri ertesi gün başlayacak diye uyuyamıyordum. Sabahları güne başlamamak için uyanamıyordum. Çalışma saatlerim benim için huzursuzluk saatlerine dönüşmüştü. Mesaim bittiği gibi bilgisayarımı kapatıp sakince bir oh çektikten 2 saat sonra yine ertesi günün kaygısı başlıyordu.

Kendimin kötü ve hiç de sevmediğim bir versiyonuna dönüşmüştüm. Devamlı kaygılıydım, mutsuzdum ve herhangi bir durum karşısında dona kalıyordum. Kımıldayamadan öylece kalıyordum. Ya da arkama bakmadan, nelere sebebiyet verdiğimi bilemeden var gücümle kaçıyordum.

Kendimin bu en kötü versiyonu bana Ursulula Le Guin’in yazdığı Yerdeniz serisindeki ilk kitap olan Yerdeniz Büyücüsü’nü hatırlatıyordu. Kadim lisandaki adı Ged olan Çevik Atmaca, kendi yarattığı gölgeden, Gebbeth’yen, aynı benim kaçtığım gibi kaçıyordu.

Ged&Gebbeth

Bu gibi kaçışların en çarpıcı kısmı, aslında asla gerçekten kaçamıyor olmak. Çünkü o gölge seni kovalayan bir dış düşman değil. O gölge senden doğan, senden çıkan ve bizzat seninle var oluşunu sürdüren bir canavar. Ondan kaçamazsın. Karanlıkla mücadele etmenin tek yolu o karanlıktan geçip gitmek.

Frank Herbert da dememiş miydi “Korku katilidir aklın” diye. Hatta şöyle devam eder:

“Korku katilidir aklın. Korku, mutlak yıkım getiren küçük ölümdür. Korkumla yüzleşeceğim. Onun etrafımdan ve içimden geçip gitmesine izin vereceğim. Ve geçip gittiğinde, onun izlediği yolu görmek için iç gözümü kullanacağım. Korkunun geçtiği yerde hiçbir şey olmayacak. Yalnızca ben kalacağım.”

Dune — Kum solucanları

Korkumla yüzleşeceğim.

Onun içimden geçip gitmesine izin vereceğim.

Korkunun geçtiği yerde hiçbir şey olmayacak.

Korku katilidir aklın.

Aylardır bu cümleleri bir mantra gibi kendime tekrarlıyordum. Korkumla, gölgemle, şeytanlarımla Çevik Atmaca’nın Gebbeth’le yüzleştiği gibi yüzleşmem gerektiğini biliyordum.

Çevik Atmaca, kadim lisandaki adı Ged, bunca kaçışına rağmen Gebbeth’in kadim lisandaki adını bularak onu yenmeyi, onun üstünde kontrol sahibi olmayı başarıyordu.

Ve Gebbeth’in gerçek isminin ne olduğu, tam bir varoluş krizi; Ged. Onun da adı Ged’di.

Ged, Gebbeth’le karşılaşarak kendi gölgesiyle karşılaşmış, onun ismini bilerek onu yenmiş oldu.

Ve Ursula Le Guin bu karşılaşmayı “büyümek” olarak adlandırıyordu. Haksız sayılmaz, öyle değil mi?

Hayat, var olmak başlı başına korku tezahürü ve biz ancak gölgelerimizle, şeytanlarımızla yüzleşmeyi başarabilirsek büyüyoruz. Kendimiz olabiliyoruz. Kendimizi bütün çıplaklığımızla, hassaslığımızla, güçsüz ve güçlü yanlarımızla görebiliyoruz.

Olduğum gibi kim görebilir beni, ne rengim var benim ne nişanım. Ama ben olduğum kişiyi artık görebilmeye başladım. Bunun ilk adımı da şeytanlarımla yüzleşmek oldu.

Yalnız kalmaktan ölesiye korktuğum ve bu yüzden bana kendimi değersiz hissettiren ilişkilerimde yıllarca kalakaldığım günlerime karşı bir armağan olarak bi yıldır yalnız seyahat etmeye başlamıştım. Ve bu kez, böylesine bir ekonomik krizde kendime yurt dışı seyahati armağan ettim. Bir önceki yazımda da seyahatimi anlatmıştım.

Ve şimdi yepyeni bir şeylerin eşiğinde olduğumu görüyorum. Yepyeni bir hayatın eşiğindeyim. Artık kendime kendim olabilmek özgürlüğü veriyorum.

Henüz resmileşmediği için detayları burada aktarmak istemiyorum ama bahsedeceğim. Gebbeth’le nasıl yüzleştiğimi ve korkunun içimden geçip gitmesine nasıl izin verdiğimi anlatacağım uzun uzun.

Hayatımı, değerlerimi şekillendiren Ursula Le Guin ve Frank Herbert’a da saygılarımı iletiyorum buradan. :)

Umarım bir gün sizin bir yazar olma onuruna erişim.

--

--